10 Ağustos 2009 Pazartesi


Resim küçük olabilir ama o doğrusunu yaptı.

31 Temmuz 2009 Cuma

Honved Ardından Daum

Daum' a soruyorlar:

- Macaristan'a as takımla mı geleceksiniz?

- Honved' in yaptığı defansı beğendim.

Ben de…

27 Temmuz 2009 Pazartesi

Tanrıların Forvetleri



Şimdi beni iyi dinle! O takımı bozarsan canına okurum senin İbra! O kadar söylüyorum, ayağını denk al!

Futbol tanrısı böyle buyurdu.

Maradona 25 yaşına dönse hangi mevkide kendine yer bulabilir bilmiyorum ama bir gerçek var ki, bu üçlü dünyaları yakar.

Evet, Eto'o' yu daha çok seviyoruz kabul ama İbra' nın daha iyi olduğunu da biliyoruz.

Fazla lafa söze gerek yok.

Tanrı Real' i korusun.

26 Temmuz 2009 Pazar




Futbol hayattır. Tarihin iz düşümüdür.

Çocukken attığım sapan, bir ülkenin en sevilen oyununda kaleyse eğer tarih profesorleri düşünsün bu zavallı durumu.

Gezegenin en meşhur takımları Amerika' nın kuzeyinde maç yapar mı? Yapmamalı. Yapmamalıydı.

Maradona o golü atarken bunu biliyordu.

Futbolu geçtim artık, Fenerbahçe yaşar di mi?..

Kim Kardashian. Paris Hilton'un yeni kankası. Ronaldoyla tanıştırmadığı kesin.

24 Temmuz 2009 Cuma

MÜTEKABİLİYET

Film setinde sıkışmış belli ki, ne yapsın adam. Ortalık çayır çimen, bulmuş bir kuytu, bırakmış. Prostat olacağına, çayır çimen protein alsın diye düşünmüştür muhtemelen. Nereden bilecek fotoğrafının çekildiğini. 140 TL cezayı basmışlar, ceza postayla yollanacakmış. Haberin altında bir de not var; Koyu Beşiktaşlı. İşeyen adam olsa olsa çarşı pazar çıkmasıdır mantığından mı hareket ettiler bilemiyorum ama Nejat İşler Fenerbahçelidir.

Bunu neden anlattığımı şimdi daha iyi anlayacaksınız.

Mütekabiliyet yani karşılıklılık. Yaparsan yaparım, yapmazsan yapmam vaziyetleri. Netleştirelim, siz hiç gazetecilerin, ne kadar kanlı bıçaklı da olsalar birbirlerine bel altından vurduklarını gördünüz mü?

Ali Kırca gibi istisnalar var mutlaka ama bu görünmez yasa hemen devreye girer ve görüntüyü sızdıran rating mühendisi kapının önüne koyulur. Sonra da gider başka kanalda evlenir. Mühendis işte...

Mesela Erman Toroğlu, yayından önce gol dediği pozisyona yayın esnasında gol değil der. Fakat bunu yazacak adam yoktur. Ancak arkadaş sohbetlerinde duyarsınız. Özel hayattır, etiktir, değildir. Bilemem. Bilmek de istemiyorum. Tek bildiğim sahtekar bir dünyada yaşadığımız. Özellikle spor medyası işin içine girdiğinde sahtekarlığın karesini almanız bile yeterli değildir artık.

Ayrıca sıkıyorsa yazsınlar, baronlar ne güne duruyor! Alır ense tıraşını mazallah!..

23 Temmuz 2009 Perşembe

MEDYA

Feci takıntılıyım medya müdürlerine ve medyanın ta kendisine… Fenerbahçeli olup da bu takıntıdan kendini kurtarabilmiş taraftarlara gıpta etmişimdir ama bir parça eksik olduklarını da düşünmeden edemem.

Mesela bugün lig radyo isimli kanalda yorum yapan Mehmet Ayan isimli gazeteci şöyle bir laf etmiş… Konu yayın ihalesi, eleştirilen adam Aziz Yıldırım. Telefonla bağlanan bir dinleyici sormuş:

- Neden Adnan Polat' ı da eleştirmiyorsunuz? O da aynı düşüncede değil mi?

El cevap:

- Gıcık oluyorum.

Haspinallah! Ben de kendisine gıcık oldum şimdi.

Gazetecilik, televizyonculuk yapıyorsun ama her daim birilerinin adamı oluyorsun. Sonra da, “ne yapalım ülke şartları bunu gerektiriyor” deyip işin içinden sıyrılıveriyorsun.

Hatırlarsınız, Uğur Dündar'ın programına üç başkan konuk oldu. Yıldırım Demirören yoktu. Aziz Yıldırım' ın 400 milyon telaffuzundan sonra, Ligtv tarafında bir homurdanma başladı. Baron lakabını hakederek aldığını defalarca bizlere gösteren genel müdürün mesajı alınmıştı anlaşılan.

“Adnan Polat' a dokunmayın, Galatasaray'ı yıpratmayın. Trabzon zaten bitik. Hedef Fenerbahçe. En kolay yöntem başkana dokundurmak.

Saldırın çocuklar!”

Bu sefer dikkatimi çeken, stratejileri biraz farklı, şimdilik fazla dikkat çekmeden derinden çalışıyorlar. Önce sektörde yer etmiş elemanlara ulaşıyor mesaj. Yavaş yavaş, sırayla başlayacaklar sizin anlayacağınız. Hele bir lig başlasın, siz o zaman görün hengameyi. Malum son seneleri, ihaleyi almaları da zor gözüküyor. Maraton ekibi de kendine yeni kapılar arayacak. 90 Dakika'nın yayından kaldırılmasına bakıp panik yapmış olabilirler ama onlara kanal çok açıkta kalmazlar.

90 Dakika demişken, Hıncal Uluç'a değinmeden geçmeyelim. Ne diyor kendisi, parayla pulla işim olmaz. İyi de programın bölüm başı fiyatı 200 bin dolarken, 400 bin dolar istersen bunun adına ne denir? Haa, diyorsa ki, aradaki 200 bin dolar benim için para değil, o ayrı bir kategoriye girer.

Erman hocayla bitirelim yazıyı.

Geçen gün yazdığı bir yazıda Afrika'da yaşayan kaplanlardan bahsetmişti.

Afrika'da kaplan yaşamaz hocam.

22 Temmuz 2009 Çarşamba

Maçın Ardından Totaliter Yorumlar. M.A.T.Y

Futbol izleyen insanları anlamakta zorlanıyorum. Bu şu demek aslında, insanları anlamakta zorlanıyorum.

Futbolu öğrenmeden takımını eleştirmeyi öğrenmiş adamlara da kısık gözler, vah vahlı bakışlar ve bükülmüş dudaklarla bakıyorum.

Medyacıları geçtim artık, onlardan yana bir umudum yok. Benim göremediğimi bana anlatan adam yok çünkü, olsa da faydası olmuyor o ortamda. Futbolu bloglardan takip etmek en iyisi.

Mesela NTVSPOR' da bir program var, "yenilsen de yensen de" adında. Blogcular, genç insanlar, kızlar, futbola farklı bir bakış açısı getirmeye çalışan bir ekip, Bağış Erten vs... O bile olmuyorsa, olmuyor demektir.

Her gazetede çuvalla köşe yazarı olmaz arkadaş. "Ülkenin gerçekleri bunlar" masalını dinlemekten sıkıldım artık. Her ne kadar karşı olsam da, sigara yasağını koydu işte adam. “Alışacaksın” dedi. Sen de alıştır.

Maç yazısı göreniniz var mı? Göremezsiniz, çünkü köşe yazıları vardır her tarafta. Herkes rengine göre yorum yapar.

Hakim taraf kimse, davul o taraftan çalar. Ya da ülkemize has bir taktikle çoğunluk bir taraftadır ama otorite diğer tarafta. Haliyle ötekisi de bağırır " beni adamdan saymıyonuz mu? " diye.

Diyorum ya, bu kadar çok köşe yazarı koyarsanız sonucu da bu olur. Avrupa'nın büyük futbol ülkelerinde bir maçı bir adam yazar. Maçı yazar ve yorumlar. Bir tane daha Erman ya da Şansal yoktur dünya üzerinde. Futbol üzerinden iktidar masturbasyonu yapan adamlar hakkında farklı düşünceler oluşur. En başta kadınlar güler bu hallerine.

Bir de Fenerbahçe taraftarı gibisi yoktur. Hoffenheim maçında sonra yaptıkları yorumları okumak hicap veriyor gerçekten.

Aslında bu maçı yorumlamak için açmıştım konuyu ama dağıldık bir anda. Neyse, dönelim konuya.

M.A.T.Y

En ciddi hazırlık maçı ve ilk yarı oynanan oyun gösteriyor ki, takım bayağı bir yol almış. Nurnberg ve diğer maçlarında rakip kalenin yolunu bulamayan takım bu kez nereye gideceğinin farkında. Ulaşamıyor belki ama deniyor. İşte biz buna gelişim diyoruz ve umutlanıyoruz. Uğur ve Deniz'in oynadığı yerlere de transferler yapıldığına göre rahat bir nefes alabiliriz artık. Çünkü gerçekten çok aksıyorlar.

Çok merak ettiğim bir konu var Uğur hakkında. Akıllı bir adam olduğu belli. Peki kimse söylememiş mi kendisine; “yahu Uğurcuğum, pas verirken ya da driplinge kalkarken, yani topu bir ayağınla itelerken öteki ayağını yere bas. Basmazsan dengeni sağlayamazsın. Sağlayamazsan o pası veremez ya da driplinge kalkamazsın. Kalksan da topu kaptırırsın. Diğer ayağını yere sağlam bas”. Lütfen birileri iletsin şunu kendisine.

Sonuçta kaybedilen bir maç ama umut veren görüntüler var. Mesela Alex' in rakip ceza alanı önünde top kapması, Deniz' in, şahane bir orta yapması. Mehmet' in sahada gözükmesi. Guiza' nın dün gelip, bugün sahaya çıkacak kadar iştahlı olması. (Daum' dan özellikle rica etmiş). Kazım' ın futbolu sevdiğini anlaması. Emre' nin savaşması.

Maç sonunda Carlos'un tacize uğraması…

Bir de dsmart spikeri vardı, şöyle dedi maçın ortasında; sahaya giren garip bir insan var. Güldüm evet. Gülümseme

Şimdi 8 Brezilyalımız oldu. Çok eleştiri aldı kendi taraftarımızdan. Halbuki hesap çok basit. Zaten 6 tane vardı, 2 adet daha geldi 8 oldu. Ne olmuş yani. Üstelik 6 ve 8. İyi rakamlar ama değil mi?

Şu yeni gelen iki Brezilyalı var ya, geçen yıl 2. ligde oynamış olanlar hani. Şimdilerde biri banko milli takım oyuncusu, diğeri sırasını bekliyor. İşte onlar. Corinthians taraftarlarını arkalarından ağlatmış iki adam olduğunu belirtelim. Söylenen o ki, Brezilya da çok sık yaşanan şeyler değil bunlar. Hele giden bir oyuncunun taraftarlarla beraber ağlaması. Christian gibi mesela.

Santos' tan daha çok merak ettiğimi söyleyebilirim kendisini, ciddi ifadeli bir adam, keskin gol sevinçleri var. İki elinin orta barnağını çıkarıp, kollarını göğsünde çapraz kavuşturarak sevinmek gibi.

Yeni bir ruhumuz mu oldu acaba?

Design by The Blogger Templates

Design by The Blogger Templates