22 Temmuz 2009 Çarşamba

Maçın Ardından Totaliter Yorumlar. M.A.T.Y

Futbol izleyen insanları anlamakta zorlanıyorum. Bu şu demek aslında, insanları anlamakta zorlanıyorum.

Futbolu öğrenmeden takımını eleştirmeyi öğrenmiş adamlara da kısık gözler, vah vahlı bakışlar ve bükülmüş dudaklarla bakıyorum.

Medyacıları geçtim artık, onlardan yana bir umudum yok. Benim göremediğimi bana anlatan adam yok çünkü, olsa da faydası olmuyor o ortamda. Futbolu bloglardan takip etmek en iyisi.

Mesela NTVSPOR' da bir program var, "yenilsen de yensen de" adında. Blogcular, genç insanlar, kızlar, futbola farklı bir bakış açısı getirmeye çalışan bir ekip, Bağış Erten vs... O bile olmuyorsa, olmuyor demektir.

Her gazetede çuvalla köşe yazarı olmaz arkadaş. "Ülkenin gerçekleri bunlar" masalını dinlemekten sıkıldım artık. Her ne kadar karşı olsam da, sigara yasağını koydu işte adam. “Alışacaksın” dedi. Sen de alıştır.

Maç yazısı göreniniz var mı? Göremezsiniz, çünkü köşe yazıları vardır her tarafta. Herkes rengine göre yorum yapar.

Hakim taraf kimse, davul o taraftan çalar. Ya da ülkemize has bir taktikle çoğunluk bir taraftadır ama otorite diğer tarafta. Haliyle ötekisi de bağırır " beni adamdan saymıyonuz mu? " diye.

Diyorum ya, bu kadar çok köşe yazarı koyarsanız sonucu da bu olur. Avrupa'nın büyük futbol ülkelerinde bir maçı bir adam yazar. Maçı yazar ve yorumlar. Bir tane daha Erman ya da Şansal yoktur dünya üzerinde. Futbol üzerinden iktidar masturbasyonu yapan adamlar hakkında farklı düşünceler oluşur. En başta kadınlar güler bu hallerine.

Bir de Fenerbahçe taraftarı gibisi yoktur. Hoffenheim maçında sonra yaptıkları yorumları okumak hicap veriyor gerçekten.

Aslında bu maçı yorumlamak için açmıştım konuyu ama dağıldık bir anda. Neyse, dönelim konuya.

M.A.T.Y

En ciddi hazırlık maçı ve ilk yarı oynanan oyun gösteriyor ki, takım bayağı bir yol almış. Nurnberg ve diğer maçlarında rakip kalenin yolunu bulamayan takım bu kez nereye gideceğinin farkında. Ulaşamıyor belki ama deniyor. İşte biz buna gelişim diyoruz ve umutlanıyoruz. Uğur ve Deniz'in oynadığı yerlere de transferler yapıldığına göre rahat bir nefes alabiliriz artık. Çünkü gerçekten çok aksıyorlar.

Çok merak ettiğim bir konu var Uğur hakkında. Akıllı bir adam olduğu belli. Peki kimse söylememiş mi kendisine; “yahu Uğurcuğum, pas verirken ya da driplinge kalkarken, yani topu bir ayağınla itelerken öteki ayağını yere bas. Basmazsan dengeni sağlayamazsın. Sağlayamazsan o pası veremez ya da driplinge kalkamazsın. Kalksan da topu kaptırırsın. Diğer ayağını yere sağlam bas”. Lütfen birileri iletsin şunu kendisine.

Sonuçta kaybedilen bir maç ama umut veren görüntüler var. Mesela Alex' in rakip ceza alanı önünde top kapması, Deniz' in, şahane bir orta yapması. Mehmet' in sahada gözükmesi. Guiza' nın dün gelip, bugün sahaya çıkacak kadar iştahlı olması. (Daum' dan özellikle rica etmiş). Kazım' ın futbolu sevdiğini anlaması. Emre' nin savaşması.

Maç sonunda Carlos'un tacize uğraması…

Bir de dsmart spikeri vardı, şöyle dedi maçın ortasında; sahaya giren garip bir insan var. Güldüm evet. Gülümseme

Şimdi 8 Brezilyalımız oldu. Çok eleştiri aldı kendi taraftarımızdan. Halbuki hesap çok basit. Zaten 6 tane vardı, 2 adet daha geldi 8 oldu. Ne olmuş yani. Üstelik 6 ve 8. İyi rakamlar ama değil mi?

Şu yeni gelen iki Brezilyalı var ya, geçen yıl 2. ligde oynamış olanlar hani. Şimdilerde biri banko milli takım oyuncusu, diğeri sırasını bekliyor. İşte onlar. Corinthians taraftarlarını arkalarından ağlatmış iki adam olduğunu belirtelim. Söylenen o ki, Brezilya da çok sık yaşanan şeyler değil bunlar. Hele giden bir oyuncunun taraftarlarla beraber ağlaması. Christian gibi mesela.

Santos' tan daha çok merak ettiğimi söyleyebilirim kendisini, ciddi ifadeli bir adam, keskin gol sevinçleri var. İki elinin orta barnağını çıkarıp, kollarını göğsünde çapraz kavuşturarak sevinmek gibi.

Yeni bir ruhumuz mu oldu acaba?

0 yorum:

Design by The Blogger Templates

Design by The Blogger Templates